DEHB Nedir?

  •  1.11.2020
  •  
Son dönemde literatürde en çok kullandığımız kavramlardan biri, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olmaya başladı.  Hem aileler, hem öğretmenlerden “dikkat eksikliği var”, “hiperaktif” gibi söylemleri çok sık duymakla birlikte ne kadarının gerçekten DEHB tanı kriterlerine uygun olduğu da ciddi bir tartışma konusu. 
 

DEHB NEDİR?

Yedi (7) yaşından önce başlayan, en az 6 aydır devam eden ve kendini dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile gösteren nörogelişimsel bir bozukluktur. Nörogelişimsel bir bozukluk olması sebebiyle de aile ya da öğretmen tutumlarından bağımsız ortaya çıkar, birden fazla ortamda gözlenir (ev, okul, vb.) ve herhangi bir ruhsal ya da yaşantısal sürece bağlı değildir. Duygusal yaşantılar (boşanma, kayıp vb.) elbette dikkat sürecini etkiler ya da çocuğu aşırı hareketli ya da tam tersi fazlasıyla durgun yapabilir ancak bu etkilerden DEHB olarak bahsetmek doğru olmayacaktır. 

Çocuğum neden DEHB yaşıyor?

Bu noktada aileler çoğunlukla “Çocuğum neden DEHB yaşıyor?” sorusunu sorar, hatta kimi zaman kendilerinde hata ararlar. Yapılan araştırmalar yukarıda da belirttiğim gibi, DEHB nedenlerinin aile tutum ve yaklaşımlarından bağımsız olarak ortaya çıktığını; çoğunlukla genetik ya da çevresel faktörlerin etkisi olduğunu söylemektedir. Burada belirtilen çevresel faktör ise çoğu zaman, doğum öncesi geçirilen rahatsızlıklar ya da annenin alkol-sigara kullanımı ve doğum sonrası geçirilen rahatsızlık, beyin zedelenmesi gibi durumlardır.
 
Tabii son dönemde ekran kullanımının artışı da akıllarda soru işareti bırakmaktadır. Çok fazla tablet kullanıyor, bu yüzden mi DEHB yaşıyor? Yapılan araştırmalar, ekran kullanımının direkt olarak DEHB’nin ortaya çıkmasına sebep olmadığını göstermekle birlikte, aşırı kullanımın öğrenme, bellek, dikkat ve uyku üzerinde olumsuz etkisi olduğu bilinmektedir. Yani direkt olarak bozukluğu ortaya çıkarmasa da biliyoruz ki aşırı ekran kullanan çocukların dikkat süresinde, özellikle sınıf içi öğrenme performansında düşüş gözleniyor.
 
DEHB; dikkat eksikliğinin baskın olduğu, hiperaktivite ve dürtüselliğin baskın olduğu ve birleşik tip olarak 3 alt tipe ayrılmaktadır. Gelin bu üç alt tipin belirtileri ve özelliklerini biraz daha yakından inceleyelim.
 

DİKKAT EKSİKLİĞİNİN BASKIN OLDUĞU ALT TİP:

Bu alt tipte çocuklar, ayrıntılara dikkatini veremez, dikkati koruma güçlüğü yaşar, doğrudan kendisine konuşulduğunda dinlemez, bir görevi tamamlayamaz,  görevleri ve etkinlikleri düzenleme güçlüğü yaşar, sürekli zihinsel çaba gerektiren görevlerden kaçınır, görevler veya etkinlikler için gerekli şeyleri sıklıkla kaybeder, dış uyaranlarla kolayca dikkati dağılır, günlük etkinliklerde unutkandır. (DSM 5 Tanı Kriterleri)
 
Bu belirtilerden en az 6 tanesi, en az 6 aydır gözlenmelidir.
 

HİPERAKTİVİTE VE DÜRTÜSELLİĞİN BASKIN OLDUĞU TİP:

Bu alt tipte çocuklar, kıpırdanma ve/veya kıvranma, oturması gerektiği halde oturamama, çok fazla koşma ve/veya tırmanma, sessizce oynayamama, sürekli hareket, çok fazla konuşma, düşünmeden cevap verme, sırasını bekleyememe, sıklıkla araya girme gibi davranışlar sergilerler. (DSM 5 Tanı Kriterleri)
 
En az 6 ay süredir var olan bu belirtilerden en az 6 tanesinin gözleniyor olması gerekir. 
 

BİRLEŞİK TİP:

Her iki tipte gözlenen belirtiler bir arada olacak şekilde gözlenmektedir.
 

TANI NASIL KONULUR?

Yukarıda ifade edilen belirtiler gözlense de DEHB tanısı aile ya da öğretmen tarafından konulabilecek bir tanı değildir. Bu davranışlar gözleniyor olsa da, öncelikle çocuğun son dönemde duygusal ve sarsıcı yaşantıları olup olmadığı ya da fizyolojik bir rahatsızlık atağı (tiroit problemleri, uyku bozuklukları vb) geçirip geçirmediğinin değerlendirilip elenmesi gerekir.
 
Ancak bu elemelerden sonra, uzman (Psikolojik Danışman, Psikolog ya da Psikiyatrist) tarafından yapılacak bir takım test ve uygulamalar sonucu Psikiyatristler tarafından DEHB tanısı konulabilir.

TEDAVİ SÜRECİ

DEHB tanısı konulduğunda çoğu zaman ailelerin en tedirgin olduğu konu tedavi süreci olmaktadır çünkü DEHB dendiğinde, ilaç kullanımı akıllara gelmekte ve aileler çocuklarını erken yaşta medikal ile tanıştırmak konusunda kaygı yaşamaktadır. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki, ilaç kullanımı her olgu için zorunlu ve gerekli olmamakla birlikte; ancak uzmanın önerisi doğrultusunda kullanımına karar verildiği durumda, bütüncül tedavi sürecinin sadece bir parçasıdır. Yani bireysel, aile ve okul ayağında terapi ya da eğitsel çalışmalar göz ardı edilmemelidir.
 
Yine de biliyoruz ki aileler uzmanın önerisi durumunda bile ilaca kaygı ile yaklaşabilirler. Bu noktada şunu hatırlamakta fayda var sanıyorum, DEHB bir rahatsızlıktır ve bazen gözden kaçırsak da aslında çevrenin değil en çok çocuğun kendisinin zorluğunu yaşadığı bir rahatsızlıktır. Dikkatini toplayamamak, dürtüyü kontrol edememek, bununla bağlantılı akademik performansında, sosyal ilişkilerinde problemler yaşamak, belki yalnız kalmak, dışlanmak hem fiziki hem ruhsal olarak en çok çocuğa zarar veren bir durumdur.
 
Bu noktada uzun vadeli fayda-zarar dengesini doğru değerlendirmekte ve çocuğumuzun yaşantısında olası kalıcı etkilere geniş bir pencereden bakarak karar vermekte fayda var.
 

Ceren DIŞPINAR

Klinik Psikolog

 

Mucit Panda Blog İçeriğidir.