Bıkkın Çocuklar Tükenmiş Ebeveynler

  •  7.05.2021
  •  

pandemi-1

Bıkkın çocuklar ve tükenen ebeveynler…

Pandeminin bir yılını aştığımız ve tekrar evlere kapandığımız bugünlerde durumumuzu en iyi özetleyen tanım bıkkın çocuklar ve tükenen ebeveynler sanki ne dersiniz? Pandeminin ilk döneminde bu süreci bir avantaja dönüştürmeye çalışan, her gün türlü aktiviteler üreten biz ebeveynlerde de, evde olmanın heyecanını yaşayan çocuklarda da bir boş vermişlik var sanki artık.

Üstelik duygusal ve davranışsal bir takım farklılıklar gözlüyoruz çocuklarımızda. Pandemi sürecinin, kapanmaların, evde olma halinin bebeklerimizin ve çocuklarımızın dünyasını etkilediği aşikar, pek çok araştırmanın da konusu olmuş durumda şimdiden. Gelin çocuklarımız ne gibi etkiler yaşıyor, çocuklarınızla yaşadıklarınızın ne kadarı beklendik ve bu etkilerin kalıcı hale gelmemesi için neler yapabiliriz birlikte değerlendirelim.

0-3 Yaş Dönemi:

0-3 yaş döneminde yani bebeklikten çocukluğa geçilen evrede gelişimin belki de en büyük adımlarının atıldığını biliyoruz. Yeni doğandan itibaren önce güvenli bağlanma ihtiyacında olan bebeğimiz zamanla bağımsızlaşarak dünyayı algılamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor. Ve bunu en doğal haliyle yaşamın içinde gözlemleyerek, yaşamın içinde var olarak başarıyor. Ancak pandemi ile birlikte maalesef evlerimize kapanarak ve onları dış dünyadan korumaya çalışarak verdiğimiz mesaj; “dünya tehlike dolu bir yer, senin için yeterince güvenli değil”.

Dolayısıyla dönemin en baskın duygusu bebeklerimize, çocuklarımıza yüklediğimiz: kaygı. Dokunarak ve hareketle keşfedeceği, öğreneceği ve gelişeceği dönemde biz bebeğimizin oraya buraya dokunmaması için büyük çaba gösteriyoruz. En önemli keşif aracı olan dokunma ve hareketi sınırlandırmaya çalışıyoruz.

Anne baba dışında gördüğü insanlarla ilişkiyi öğrenecek, duyguları keşfedecekken, yüzümüzdeki maskeler sebebiyle yabancıların yüzünü göremiyor, mimiklerini okuyamıyor bebeğimiz. Doğanın doğal renleri, sesleri, akışı içerisinde keşif yapacak olan bebeğimiz maalesef pek çok geliştirici uyarandan mahrum kalıyor. Sürecin doğal bir sonucu olarak, önce sağlık diyerek korumaya çalışıyoruz onları elbette ancak, uzun vadede kalıcı etkileri olmaması için mahrumiyetlerini bilerek yerine koymaya çalışmamız gerekiyor.

Sık sık çocuklarımızla parka, bahçeye, doğaya çıkmak, doğayı tüm duyu organlarıyla hissetmesine fırsat vermekte fayda var. Korunaklı ortamda  olsa da dokunarak, hareket ederek, düşerek kalkarak keşfetmesine fırsat yaratmamız çok önemli. Bu noktada evdeki, mutfaktaki malzemelerle oluşturabileceğimiz duyu aktiviteleri çok işe yarar olacaktır ve bu dönem pompalanan kaygının en iyi ilacı temas etmek. Bol bol çocuklarımıza sarılarak, onlara güvende olduklarını hissettirmeye çalışmak önemli.

3-6 Yaş Arası Çocuklar:

Sosyalleşmeye başladıkları, ilişki kurmayı öğrendikleri okul öncesi dönemde çocuklar evlere kapanmak ve yalnızlaşmak zorunda kaldı. Tam da oyun çağı içinde olan çocuk, evde sürekli  olarak ebeveynlerinden oyun talebi içerisinde. Bunun karşılığında anne babalar belki daha çok evde olsalar da eskisinden daha meşguller. Pek çok ebeveyn evden çalışmaya devam ediyor.

Dolayısıyla çocuklar için, evde var ama yok olan ebeveynler, onların talebini karşılamayan anne – babalar olarak algılanıyor. Üstelik ebeveynler tüm bu yetme çabası ve sıkışmışlığın içinde elbette daha gergin, daha tahammülsüzler. Dolayısıyla sınır dinlemeyen çocuklar ve yoğun çatışmalar söz konusu. Çocukların karşılanamayan hareket ihtiyacı taşkın şekilde ortaya çıkıyor, koltuklara tırmanan, olmadık yerlerden atlayan zıplayan, daha agresif daha sınır tanımayan çocuklar… Aynı zamanda bu dönemde evde sürekli ebeveynleriyle bir arada olmanın ve derinde yaşanan yoğun kaygının sonucu olarak anne babaya yapışan, dışarı çıkmak istemeyen ve sosyallikten kaçınan çocuklar da çok sık gözlemlediklerimizden. Bu duruma uyku ve yeme problemlerinin de eşlik ettiğini görüyoruz çoğu zaman.

Tüm bu etkilerden korumanın bir aracı olarak hareket ve oyun bu dönem çocuğu için düşündüğümüzden çok daha fazla şey ifade ediyor. Sadece bedensel bir ihtiyaç değil onların duygu regülasyonu için de son derece önemli. Yönlendirilmiş, birlikte ve sağlıklı hareket (koridorda oluşturulacak bir parkur, yastıklarla sandviç olma, pilates topu üzerinde bedenini yatırarak hareket vb.) ve içerisinde ilişkiyi barındıran birlikte oyun. Sembolik oyunlar- sohbet- canlandırmalar- kitaplar hepsi duygularımızı ifade etmek böylece onun kendi duygularını anlamasına ve ifade etmesine yardımcı olmak için birer araç olarak değerlendirilmeli.

İlkokul Çağı Çocukları:

Okul çağında çocuklar da ebeveynleri de epey mağdur, epey yıpranmış durumda gibi. Öfke, karşıt gelme davranışları, ekran bağımlılığı, kaygı, çatışmalar pek çok ailede yoğun biçimde yaşanıyor. Çünkü bakıldığında, okulların kapanması – online eğitime geçiş sadece akademik ya da sosyal anlamda bir kayıp değil yaşanan sürekli değişimlerle çocuklar için güveni temsil eden rutin ve düzenin ortadan kalktığı anlamına geliyor.

Tam da bu sebeple, yaşanan sorunlara ilaç olarak, ailece oluşturacağımız rutinle başlamak önemli. Okulda nasıl ki her şeyin bir sırası düzeni varsa evde de “….’dan sonra …..” yapılacakları belirleyerek düzen sağlamaya çalışmak, her yaş döneminde olduğu gibi hareketin önemini fark ederek hareket alanları oluşturmak, birlikte oyun oynamak çok önemli. Ailece strateji geliştirmeye yönelik, inşaa etmeye yönelik birlikte düşüneceğimiz, birlikte çözüm üreteceğimiz birlikte gülebileceğimiz oyunlar oynamak ortamın havasını değiştirecektir. Biliyoruz ki birlikte gülmek, gerilimi ortadan kaldırmanın en büyük ilacı.

Tüm yaş grupları için;

kendimize süperman olmadığımızı, her yere herkese aynı şekilde yetemeyeceğimizi, her işi eksiksiz mükemmel yapamayacağımızı ve bizlerin de düzenini alt üst eden bu dönemde herkesin benzer sorunlar yaşadığını hatırlatmalıyız. Asla yalnız olmadığımızı, etrafımızın hissettiğimiz yetersizlik ve tükenmişlik duygusunu hisseden anne-babalarla dolu olduğunu bilmeliyiz.

Ne kadar zor olsa da kendimize zaman ayırmanın, kendi duygu regülasyonumuz ve tahammülümüzü artırmak için önemini unutmayalım. Bu farklı dönemin etkilerini yaşamın her alanında yaşarken evlerimizin içinde yaşamamak mümkün değil. Bazen çok zorlandığımızda, çözüm getiremediğimizde durup “Bu dönem geçici, böyle devam etmeyecek, eski düzenimize döndüğümüzde her şey yoluna girecek” diyerek kendimize şefkat göstermek kıymetli.

Bir an önce eski düzenimize, sağlıklı günlerde geri dönmek dileğiyle,

Ceren Yüksel Dışpınar

Klinik Psikolog

 

Mucit Panda Blog İçeriğidir.